İnsanlar garip, anlamaya çalışmıyorum artık.
Uykusuz çok gece geçirdim, düşüncelerin beynimi kemirdiği çok oldu. Ben yoruldum dedikçe dalgaların içerisinde boğulurken buldum kendimi. Başkalarını kurtarmak adına atladığım sularda nefessiz kaldım defalarca. Binlerce insan tanıdım, yüzlercesini arkadaş bildim. Düştüğümde yalnızdım, hep kendim doğrulmaya çalıştım. Bir tekme de güvendiğim insanlardan yiyene kadar.
Tebessümü hiç eksik etmedim suratımdan, ağzım kan içerisindeyken dahi güldüm. Yüzümü geceleri astım daima, kuruması gerekiyordu sabaha. İnsanlara açıklama yapmamak adına iyi görünmek zorunda bırakılmıştım. İçerisine düştüğüm hengamede boğuşurken yetmezmiş gibi bir de etrafımdakilerin sıkıntılarına müşterek olmak zorunda kaldım.
İyi bir insan olduğumu söylediler, toplumsal sıfatlar işte. Oysa kalıplara uymaktan nefret ederim. Sahte bir gülümsemeyle insanların yüzlerine baktım. İnan kaç sene olduğunu bilmiyorum sahiden gülmeyeli, mutluluk kelimesinin duygusal manadaki anlamını hissetmeyeli.
İlk etapta iyiydi iyi bir insan olmak fikri, senelerce bu doğrultuda hareket ettim. Kalp kırmamak adına kendimi kırdım, çok parçalandım kendim dahil kimse toparlayamadı. Toparlandım ama hep bir şeyleri kaybederek, hep eksilerek toparlandım. Vazgeçmedim, çünkü iyi bir insan olarak anılmak düşüncesi dahi güzel geliyordu bana. Daha sonradan öğrendim, bırak anılmayı en erken unutlanların iyi insanlar olduklarını. İçim içime ağlarken, ben eğlenceli bir insan sıfatından da ödün vermiyordum. Makyajsız bir palyaçoydum adeta insanların içerisinde. Toz pembe bir hayatım varmış gibi görünüyordu dışarıdan bakınca, zaten kimse de içeriye girmek istemedi. Hep dışarıdalardı.
Bataklıkta açan çiçeklerin, harabeye doğan güneşin önemi yoktu insanlar için.
İyilik, domino taşlarını dizmek gibi. Senelerce uğraşıyorsun emek veriyorsun lakin senin verdiğin o emek görünmüyor, tek hamlede onlarca emeğin yerle bir oluyor. Ve insanlar inanılmaz nankör, insanlar acımasız. Yıkılan taşlara bakıyorlar, yıkana bakıyorlar. Dizeni o taşları düzene sokanı kimsenin gördüğü yok. Yapılan iyilikler tek hamlede heba oluyor.
Beni yıkan pes ettiren nokta da bu oldu işte. Karşılık beklemeden, hiçbir beklenti içerisinde olmadan yaptığım onca iyiliğe cevaben aldığım nankörlükler. Hakketmediğim şekilde gördüğüm tepkiler.
Bir süre yine de vazgeçmedim, sen siktir et çizginden şaşma iki üç kıymet bilmez insan için dedim. Onlar yüzüme nankörlüklerini vurdukça ben daha fazla gülüp, daha fazla çabaladım bir şeyleri düzeltmek adına.
Lakin her şeyin bir kırılma noktası vardır, bir de parçalanma noktası. Bahsettiğim gibi siktir et deyip devam ettim defalarca ancak bu sefer son oldu. Vefa kelimesinden bihaber olan insanlara bunu benim öğretemeyeceğimi anladım. Tabiri caizse bana bunu sike sike öğrettiler.
Bir kez daha yıkılmamak adına kimseye bir iyiliğim dokunmaz artık, bencillikse bu evet artık bencil bir insanım. Bütün bu nankörlüğe, vefasızlığa, iki yüzlülüğe, yalancılığa, riyakarlığa, ihanetlere, kirlenmiş sözcüklere karşı iyi kalmak çözüm değil hatta bir boka yaramıyor.
Kendimi rahatlatmak adına yazdım bu yazıyı. Kirlenmiş ve kirletilmiş dünyalarınızda birbirinize gösteriş yapa yapa, birbirinizle temas ederek daha fazla kirlene kirlene yaşamaya devam edin. Zihinleriniz kirli, düşünceleriniz zehirli. Kalpleriniz irin. Aranızdan birisi değilim artık, aranızda dahi değilim. Kendi iç dünyama dönüp, her birinizi yok sayıyorum.
Hadi eyvallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder