beklemenin ızdıraba dönüştüğü bir noktadayız,
dakikalar saatlerimi alıyor, gözlerim ise hep telefonda
hasret, kanserli bir hücre gibi
midemde başladı ve bütün vücudumu ele geçiriyor
aklının ucundan geçip geçmediğimi dahi bilmiyorum
belki içinde ölmüş bir cesedim bu satırları yazarken
belki yeşermesini umut ettiğin, pamuğun içerisindeki bir tohum
koca bir bilinmezlik..
hükmü verilen bir mahkumun, karara itirazı gibi
bu satırlar,
öldüysem eğer içinde bunun da suçlusu benim
sana kızamıyorum,
evladı gibi sevmek tabirini sende öğrendim çünkü
haber alamadığım gecelerde duyduğum endişelerde,
daha iyi ol diye verdiğim çabalarda
anladım,
fazla sevgi bazen insanın gözünü kör edebiliyor
seni anlayamamış olmamı buna bağlıyorum
ve bu sefer acıyı sıcağı sıcağına hissediyorum
soğumadan,
uzaklardan bakmadan.
yazabildiğim kadar konuşabilseydim
belki daha iyi anlaşılabilirdim,
kitaplardan, satırlardan, söylenmemiş sözcüklerden medet umuyorum
kim bilir uğruna kaç şiir yazıldı, kim bilir daha kaç şiirime
misafir olacaksın.
sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp
günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren
büyüyüp kök salan bir aşka bedeldin,
şimdi ise zamana yeniliyoruz
ellerin düşüyor ellerimden
gözlerin, gözlerin, gözlerin
bakmıyor artık eskisi gibi..
bana zamandan söz ediyorsun
her şeye iyi gelen zaman, beni kanatıyor
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir bizden başka?
kağşayan sayfalarda, tozlanmaya başlamış anılarda
silüetin vals ederken
giderek uzaklaşıyorsun.
korkularım kabuslarıma evriliyor
öpüyorum umarsız yerlerinden
bunlar da bir işe yaramıyorsa
bunlar da seni durdurmaya yetmiyorsa
demek yangından kurtarılacak hiç bir şey kalmamış kalbinde.
Anıl Sungurtaş
28.06.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder