25 Eylül 2015 Cuma

Önceliklerimiz Ve Değer Üzerine


    Bu gece içimdeki kurt büyüdü ve beni tamamen yok etmeden onu öldürmeliyim, bu da ancak yazarak mümkün.

   İnsan hayatı ortalama 75 seneden ibarettir ve bu 75 senede hayatındaki öncelikler daima değişir bir insanın. Dünyaya gözlerimizi ilk açtığımız anda tek önceliğimiz bizi emzirecek koruyup kollayacak ve bakımımızı üstlenecek bir ebeveyndir. Akabinde seyreden yıllarda ise başka fertlerin varlığına ihtiyaç duyarız ve bu oluşuma aile adını veririz. Tabi şanslı olanlarımız için geçerli bu durum istisnai durumları göz ardı ediyoruz aksi taktirde konu çok farklı bir şekilde uzayabilir. Daha sonra kan bağımızın olmadığı insanlarla iletişim haline geçerek arkadaşlar ediniriz, bir insanın kişisel gelişimi için elzem bir durumdur. Küçük yaşta insanlarla kuracağımız bu iletişim ileri ki yıllarda bizi sosyal bir insan haline getirecektir. 90 lı jenerasyon ne demek istediğimi anlamıştır keza tabletle büyüyen nesile bakınca ne demek istediğimi anlayacaksınız sizlerde.
Bu aşamaya kadar önceliklerimiz sabittir, bu aşamadan sonra 12 yıllık eğitim sürecimiz başlar ve önceliklerimizin yerleri ve kişilere verdiğimiz yerler değişecektir. Devam edeyim,
Evde başladığımız eğitim hayatımızı resmiyete kavuşturup bir meslek edinme adına ilk adımı bir okula kaydolarak atarız, bu süreçten itibaren geçecek yıllarda her şey değişecektir. Hayatımız artık bir evden ibaret olmamakla birlikte sınırlı kişi sayısından da ibaret değildir. Pişme evresi böylelikle başlamış olur.
   Yıllar geçer gider bedenimizin büyüdüğü gibi göremediğimiz ama bedenimize tamamen hükmeden duygularımız da büyür bizimle ve bunu bir kadına/erkeğe diğer arkadaşlarımızdan farklı bir duygu beslediğimizde anlarız. Her ne kadar hissettiğimiz duygunun adına hakim olamasak da bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındayızdır. İşte ilk kaygıyı o zaman hissedip diğer duygularla da tanışmış oluruz. Böylece diğerlerinden farklı bir şekilde ilk defa birisine değer verip onu öncelik listemizin başına oturturuz. Böylelikle değer verme ve hayatımızdaki önceliklerin yer değiştirmesi adlı serüvenimiz başlar.
   Hayatımdaki önceliklerin ilk değiştiğinde sene 2005'ti aylardan ise Mayıs, bir kadın vardı gözleri kitaplarda tasvir edilmeye çalışılan cenneti andırırdı. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde 11 senelik yaşantımda hayatımın en üst mertebesine oturmuştu bir anda, bütün masum duygularımı feda ettiğim tek kadındı şu an evlendi sanırım bilmiyorum. Kan bağı olmayan insanlara karşı değer olgusunu kazandıran aynı zamanda hayal kırıklığını iliklerime kadar yaşatan ilk insandı kendisi deyip bu konuyu farklı bir başlık altında anlatmak üzere kapatıyorum.
Devam edeyim,
İnsan hayatı öyle boktandır ki bir defa tökezlediniz mi daima aynı yere tökezlersiniz, öğrenilmiş çaresizlik diye nitelendirebiliriz bunu.
İnsanlar yalanları kendilerine çıkış yolu olarak seçtiği müddetçe, bizler güven yoksunu olmaya devam edeceğiz. Bir insana verilen değerin karşılık bulmadığını gördüğünüz vakitte, içinize bir kor düşecek ve içsel yangınınızı yaşayacaksınızdır. Bazı acılara bağışıklık kazanılması pek mümkün değildir, belki dozu azalabilir.
    Sahi pişmanlıktan hiç söz etmedim, öncelik sırasını değiştirdiğimiz kişinin hayatında kaldığımız konum stabil ise bunu fark ettiğimizde nefes almamızı dahi zorlaştıran hissiyata kapılırız buna pişmanlık diyoruz işte. İtiraf etmeliyim hayal kırıklığından sonra yaşadığım en sık duygulardan birisidir. Çünkü insan ruhsal bir yorgunluğa kapıldığında her gördüğü kara parçasını bir liman sanar. Uzun zamandır ruhsal bir yorgunluk içerisindeyim liman sandığım kara parçalarına çarpıp daha da yoruluyorum daha da parçalanıyorum.
Yavaş yavaş yazıyı sonlandırmak istiyorum,
   Hayat önümüze sunulmuş başlangıcı belli sonu belli olmayan karanlık dehlizlerden oluşan ve bitmeye mahkum olan bir oyundur. Bu oyunda başta da bahsettiğim gibi on binlerce insan tanırız ve ilk tanıdığımız insanları sonsuzluğa uğurlarken doğru tercih yaptığımız kişilerin omuzunda teselliyi buluruz. Birileri birilerinin üzerine basa basa yükselirken birileri yok olmaya mahkum kalır. Verdiğimiz değerin asla karşılığını alamayız, bize verilen değerin de asla karşılığını veremeyiz. Hep bir eksik hep bir fazla şekilde aşınmaya devam ederiz. Birileri gelir girer hayatımıza habersizce, birileri de çıkar gider sessiz sedasızca tek kelime etmeden. Bu sirkülasyona adapte olup acıların son kullanma tarihlerini azaltabildiğimizde yaşam denen bu oyunda üst levellera tırmanmış oluyoruz.

   Mutluluklarınız Eylül Geceleri kadar uzun olsun ve bu oyunda benim gibi sık sık hata yapıp başa dönmeyin. Önceliklerinizi öncelik tanıdığınız insanları iyi seçin, sizi kendi piramidinin alt kısmında tutanları üst mertebelere taşımayın. Serbes'in dediği gibi; "Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsiniz."
                 
                                                                 Hoşça-kalın...





                                                                         Anıl SUNGURTAŞ
              25.09.2015
                                                           

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder