8 Şubat 2019 Cuma

İtalya'da 40 Euro İle 7 gün- 1


Uzun zamandır düşündüğüm bir şeyi şu an gerçekleştiriyorum, gezdiğim-sokaklarında yattığım ülkeleri yazıya dökerek anılarımı ölümsüzleştiriyorum.

İlk olarak İtalya'dan başlamak istedim, çünkü dışarıdan bakıldığında imkansız gibi görülen rakamlarla gayet keyif alarak kendimi kısıtlamadan nasıl bunu gerçekleştirdiğimi anlatmak belki ileride yapacağınız gezilerde sizlere de bir ön fikir olur.

Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde bir süreliğine bulunmuş insanlar ya da gezmeye tozmaya ilgisi olan insanlar bilirler Ryanair adında ucuz uçuş konseptli bir havayolu şirketinin olduğunu. Nitekim ben de gezdiğim bir çok ülkede bu havalimanın o tadından yenmez bilet fiyatlarından yararlandım.
Bir akşam odamda oturmuş bilet fiyatlarını irdelerken Varşova'dan Milano'ya 9€ ya bilet olduğunu görmemle başladı bu seyahatim.

Bir gece kafalarımız hafiften çakırken bir düzine bilet alınmış, seyahat planı kaba taslak olarak yapılmıştı. Mayıs ayının ilk haftalarına denk gelen bu seyahatteki en büyük avantajım daha önceden edindiğim uyku tulumu içerisinde sokaklarda nasıl yatılır nereler bunun için güvenli olur  gibi tecrübelerimdi.

Yola çıkmadan önceki gece hayatıma damga vuran gecelerden birisini yaşamıştım ve sabah erken saatlerde yola çıkmam gerekiyordu. Akşamdan kalma halimle çantamı hazırlayıp gerekli yiyecek takviyelerini yaptıktan sonra yola koyuldum.
Kabin bagajı sınırlamalarına takılmayan yiyecekleri seyahat boyunca yanınızda bulundurabiliyorsunuz, bu yüzden katı ve beni bir süre idare edecek şekilde olan yiyecekleri stokladım. Çünkü gidilen yer Euro bölgesiydi.

Akşamdan kalmışlık, gece yaşadığım olaylar, uykusuzluk derken Havalimanına giderken trenden yanlış durakta indim ve uçağı kaçırmam an meselesiydi ki diğer tren gelip kurtarmıştı beni.

Milano'ya akşam saat 7 civarı inmiştim, Havalimanından şehir merkezine Shuttle dışında başka ihtimal bırakmamaları dolayısıyla 5€ ücret ödeyerek merkeze vardım. İtalya'da otostop yasak bu arada bu yüzden insanlar pek alma taraftarı olmuyor. İlk günümdü ve geriye 35€ kalmıştı.

Biraz etrafı dolaşıp sağa sola baktıktan sonra acıktığımı fark ettim, mayıs ayı da olsa hava inceden serinlemişti ve sıcak bir şeyler yemeye ihtiyacım olduğuna kanaat getirdim. Hemen bir McDonalds bularak 1€ luk hamburgerleriyle midemi kandırıp karnımı da doyurdum.

Artık geriye şehri biraz daha gezip, gezerken de kendime uygun kalacak bir yer bulmam gerekiyordu. Duomo di Milano Katedralinin etrafında hayli vakit geçirdikten sonra farkettim ki çok fazla homeless var ve bu şehirde bu problem olmuyor. Daha önce Pisa ve Floransa seyahatlerimde de problem olmamıştı sokakta yatmak lakin her şehrin ayrı bir dinamiği var.

Uyku yekten bastırırken yatacak yer arayışlarım son sürat devam ediyordu, daha önceden telefonuma indirdiğim haritadan etrafımdaki parklara bakıp gidiyordum ve kapıları genelde kapalı çıkıyordu.
En sonunda şehrin iki büyük otelin ortasında bulunan yol kenarı refüjü andıran çimenlik bir yeri gözüme kestirdim.
Oteller o kadar lükstü ki Royce Royce lar bir kapıdan girip McLaren'ler diğer kapıdan çıkıyordu, ben ise bu iki devasa otelin ortasında uyku tulumumu sermiş umarsızca yatıyordum.
Parkta bulunan çeşme beni mutlu etmeye yetecek nedenler arasındaydı. İtalyanın birçok şehrinde bulunan bu çeşmelerden gönül rahatlığıyla su içebilirsiniz bu arada.

Sabah 8 civarı uyandım, tabi 2 adet polisin sesleri eşliğinde

-Sinyor, Sinyor?

Ben acaba bana mı diyor lan diye düşünürken, dönüp sizi anlamıyorum İngilizce biliyor musunuz diye sordum. Onlar da bana artık uyanma vaktimin geldiğini söylediler kibar bir dille, ben de 5 dk içerisinde toplayabileceğimi söyleyip yerimden kalktım. Her şey mükemmel bir saygı sevgi çerçevesi içerisinde gerçekleşti. Ve toparlanıp gördüğüm ilk banka oturdum, çantamda getirdiğim malzemelerle kahvaltımı yapıp gecesini beğendiğim şehrin gündüzüne görmek için tekrar yola koyuldum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder